"Kendimi umursuyorum ben. Ne kadar yalnız, ne kadar kimsesiz, ne kadar kolsuz kanatsız kalırsam kendimi o kadar sayacağım."
Yazar: Charlotte Bronte
Çeviri: Nihal Yeğinobalı
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı:626
❃
Merhabalar, bugün benim için pek çok yönden özel olan bir kitapla geldim: Jane Eyre.
Victoria döneminde yayınlanan Jane Eyre, o döneme ait olan tabuları yıkmıştır. Kadınların kendilerine, mesleklerine, davranışlarına, yaşayış biçimlerine ilişkin olan ve kabul görmüş düşünceleri reddeden güçlü bir eser. Yazar Charlotte Bronte kadın yazarların pek hoş karşılanmamasından dolayı Currel Bell takma ismiyle eserini 1847'de yayımlıyor. Özellikle kadınları baskı altında tutan ve her yönden kısıtlayan o zamanda bile aklına, kalbine ve kalemine söz geçiremeyip Jane Eyre'i bizimle paylaşması hayranlık uyandırıcı.
Romantizmin önemli eserlerinden olan kitabın konusu, dili öyle samimi ki Jane Eyre'den kitap olarak değil de bir arkadaşımın hikayesi olarak bahsetmek geliyor içimden. Kitapta yazarın romana ara verip bizimle konuşması bunun en önemli sebeblerinden.
Jane Eyre'i anlatacak olursam. Jane daha küçük yaşında yetim kaldığı için amcasının himayesinde olan bir kızdır. Amcası ölünce vasiyeti üzerine bakımı yengesine kalır. Mrs. Reed (Yengesi) Jane Eyre'i hiç kabullenemez ve onu aptal, şımarık ve sorumsuz bir çocuk olarak görür. Bu düşünceleri çocuklarına da yansır ve onlar da Jane'i benimseyemez ve türlü eziyetler ederler. Bu eziyetler zaten hassas, kırılgan bir çocuk olan Jane'in hem ruhunu hem de bedenini yaralar. Jane bu gördüğü muameleler yüzünden hasta olduğunda bir doktor eve çağırılır ve bu doktor Jane'nin Lowood okuluna gitmesine vesile olur. Mrs. Reed Jane'in evden uzaklaşacağından dolayı doktorun önerisini seve seve kabul eder.
Lowood okulu birçok yaştan kızı her yönden -resim, edebiyat, dikiş, nakış, dil- eğitmek için etraftaki zengin ailelerden toplanan bağışlarla dönen bir kurumdur. Jane burada çok şeyle sınanır, birçok zorlukla karşılaşır ama Jane bu zorlukların çoğundan kendini bir üst noktaya çıkaran fikirler, duygular öğrenmiş ve bakış açıları edinmiştir. Kendisini çok çalışmakla eğitmiş, artık yetkin, ayakları yere basan, ilkeli, gururlu, istemediği durumlar karşısında boyun eğmeyen bir genç kızdır.Bu özelliklerin Jane'in hayatını yönlendirmede etkisi büyüktür. Öğrenim görmeye diye geldiği bu okulda artık o bir öğretmendir. Okulun tek iyi yanı olan biricik öğretmeni evlenip okuldan ayrılınca Jane için burası artık katlanılmaz bir yer olur. Hayatında yeni maceralar, farklılıklar, onu hayat hakkında büyütecek ve geliştirecek yeni ortamlar arzu eder. Okuldan ayrılmanın yollarını arar ve mürebbiyelik yapacağına dair gazetelere ilan verir böylece Thornfield malikanesinin kapıları Jane için açılır.
Jane'i orada bekleyen sadece minik öğrencisi değildir, hayatının aşkıyla da burada karşılaşır. Çevresince huysuz, aksi, çirkin vs. diye tanımlanan konağın sahibi Bay Rochester için Jane, ruhunu saran kasvetten kurtaran bir güneş gibidir. Birbirlerini zıtlıklarla tamamlayan aşıkların önündeki engel yüzünden Jane biricik aşkından çok uzaklara savurur kendini. Gittiği yerde yeni bir hayata, mesleğe, onu seven insanlara, maddi güce sahip olsa da aklı geldiği yerde, efendisindedir.
Jane'i bu noktada çok önemli bir yol ayrımı bekler. Ya aşk ve sevgiden uzakta bir evlilik yapıp mutsuz bir hayat sürecek ya da kendi tabiatına uyup kalbinin sesini dinleyecek.
Jane'nin aklıyla kalbi arasında kaldığındaki dik duruşu beni çok etkiledi. Böyle bir durumda olsam ne yapardım diye düşündürdü. Salt kalple sevmenin ne olduğunu Jane okuyuculara epeyce hissettiriyor.
Anlatımı sizlere de okumak için bir şeyler kalsın diye burada bitiriyorum. Jane'i anlatmak da okumak kadar keyifli. Roman kahramanımızdan ayrılacağım için pek üzgünüm ama her güzel şeyin bir sonu vardır.
Kitap; edebiyat dünyası, o günün şartları ve günümüz için dahi önemli bir yapıt. Okumanızı öneririm, şimdiden iyi okumalar.
"Tanrının her yerde olduğunu biliriz; ama O'nun varlığını en çok, yapıtlarını gözlerimizin önünde bütün görkemiyle gördüğümüz zaman duyarız. Gecelerin bulutsuz göklerinde. O'nun yarattığı dünyaların sessiz sedasız dönüp savrulduklarını seyrettikçe Tanrı'nın sonsuzluğunu, sonsuz kudretini, her yerde varoluşunu en açık biçimde algılarız." (Sayfa 454)
"İnsan yaradılışı kusurludur. En parlak yıldızların bile üzerinde lekeler vardır. Miss Scatcherd'inki gibi gözler yıldızların parlaklığını görmezler de ancak bu ufak tefek lekeleri seçerler." (Sayfa 97)